Hikayemiz

KENAN YAVUZ ETNOGRAFYA MÜZESİ

Ben Kenan Yavuz, müzenin kurucusuyum. 1958 yılının aralık ayında  bu topraklarda doğdum, bu topraklarda gençliğimi yaşadım. Çobanlık yaptım, çiftçilik yaptım. Şimdi,müzenin kurulu olduğu bu alanda, Dedem ve Babam ile tırpan biçtim, bağ bağladım. Annemin yaptığı ayran çorbasını, Ninemin yaptığı keteleri yiyerek çalıştım.

Sabahları tarlaya gitmek için erkenden beni uyandırmak için başımda dikilen Dedem’in sesi hala kulaklarımda. Okuldan dönüğümde, sınıfımı geçtiğimi öğrenen babamın gözlerindeki gururla bakışı aklımda. Beni okul için şehre gönderirken anamın ve ninemin hasret gözyaşları da hep aklımda.

Her çocuk gibi, benimde hayalim,  bu köyden kurtulmak, sonra da ailemi kurtarmaktı…

Elektrik yoktu, su yoktu…

İnsan çoktu, lakin bu toprakların üretimi, üzerinde yaşayanlara yetmiyordu..

Fukaralık vardı, yokluk vardı…

Göç kaçınılmaz idi..

Önce göç başladı. 1950’li yıllar köyden kente göç sürecinin başladığı yıllardı. Anadolu’dan, gerek yurt içi ve gerekse yurt dışına milyonlarca insan gitti. 2000’li yıllardan itibaren ise gerçekleşen teknoloji devrimi, gençlerin köyde yaşama arzularını tümüyle yok etti.

1982 yılında bizde terk ettik köyümüzü….

Lakin, gönlümüz bu topraklarda kaldı,hiç kopmadık köyümüzden.

Göç hiç hız kesmedi…

Azalan ve yaşlanan nüfus, köy ile kent arasında kopuşu getirdi.

Yok olan güzellikler, tahrip olan sosyal yaşam, parçalanan aileler, azalan nüfus

Konaklarımız, köy evlerimiz, köprülerimiz, tarihimiz yok oluyordu. Kuşaklar arası kopuşun hızlanarak devam etmesine karşı bir şeyler yapmak gerekiyordu.

Modern yaşamın cazibesi kültürümüzü, mimari dokumuzu, sosyolojik yapımızı, geleneklerimizi, türkülerimizi ezdi geçti..

Bir şey yapmak gerekiyordu, bir direniş, bu dönüşümün yanlış olduğunu insanlara anlatacak bir şey…

Annem ve Babamın köye dönme arzusuna cevap vermek için 1996 yılında buraya yaptığımız gecekondu, müze yolculuğumuzun temelini oluşturdu.

Ailemizin hikayesi ile başladık… bizim hikayemiz, Anadolu’nun tüm ailelerinin hikayesi ile buluştu, ete kemiğe büründü ve müzemiz ortaya çıktı.

Ailece çalıştık, dostlar ile çalıştık.

Çocukluğumda kurduğum hayalimdi, toprağıma borcumu ödemek…

Gittim, çalıştım, başardım…

Sıra topraklarıma borcumu ödeme geldiğinde, hiç düşünmeden yola koyulduk.

Gezeceğiniz bu müze, “bir sahiplenme hikayesidir”…

Hasretin, vuslata dönüşme projesidir.

Toprağa saygının, değişmemesi gereken güzelliklerin yaşama geçirilmesi projesidir.

Bize gelen bizi yaşar, yaşayan müze ve köklere dönüş mottoları ile tanımladığımız misyonumuzun hikayesidir.

Dedem Korkut’un, Şair Zihni’nin, Hicrani’nin, Ağlar Baba’nın hikayesidir…

Ninemin, Dedemin, Babamın, Annemin, halalarımın,amcalarımın,  hikayesidir.

Kadim Bayburt Kültürü’nun, insanlığın yarattığı tüm medeniyetlere beşik olan Anadolu’nun hikayesidir.

Müze; Eski hayatı muhafaza edip, yeni hayatın içinde görünür kılmayı amaçlayan müze, modernleşme ve göç olgusu ile başlayan dönüşümün, köylerimizde meydana getirdiği mimari hasara karşı, bir farkındalık oluşturmak, unutulmaya yüz tutan geleneksel hayatın güzelliklerini, yeni nesillerin dimağında canlı tutmak ve insanı öne çıkarmayı misyon olarak benimsimiştir.

Artık gençlerimiz doğdukları topraklarda doysun, köylerimiz betona boğulmasın, güzelliklerimiz unutulmasın mesajımızın somut göstergesidir müzemiz.

Amatör bir ruh ile başladığımız bu çalışmanın, Avrupa’nın zirvesine çıkarak Avrupa’da Yılın Müzesi ödülü ile taçlanmış olmasının verdiği gurur ile çalışmaya devam ediyoruz, edeceğiz….

Hoş geldiniz…

 

 

 

TANITIM SUNUMU

Tanıtım sunumunu bilgisayarınıza indirerek, Müzemiz hakkında detaylı bilgileri yakından inceleyebilirsiniz.